Anasayfam Yap | | | RSS | | | Sitene Ekle | | | Mobil |
![]() |
Kemal Arı -
kemalari55@hotmail.com MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN ANKARA’YA GELİŞİ 27 Aralık 2014 - 2742 okunma |
(-“Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik! And olsun!”) Aralık ayının son günleriydi.Kış mevsimine karşın, hava açık ve ılıktı. Bir kaç gündür kar serpiştiriyordu. Tutar diye düşünülen kar, tutmamıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya geleceği haberi, kulaktan kulağayayılmıştı…Yurdun kurtuluşu için gönüllü kişilerce oluşturulmuş ulusal örgütler,Paşa’nın Ankara’ya geleceğini günler öncesinden Ankaralılar’aduyurmuşlardı…O tarihlerde Ankara, Anadolu’nun ortasında çorak ve bakımsız birkasaba gibiydi. Kalesi ve tiftik keçisiyle ünlüydü… Osmanlı Devleti’nde tiftik üretimi ve ticareti önemli olduğu için, çokeskilere göre 18. Yüzyıl’dan sonra gözle görülür bir canlanış olmuştu. 19. Yüzyılın sonunda kente demiryolu da gelmişti…Osmanlı ülkesinin hemen her yerinde olduğu gibi burada da etnik vedinsel gruplar iç içe yaşıyorlardı. Çoğunluk Türkler’deydi. Türkler’i Ortodoks Hıristiyanlar ve Museviler izliyordu. İmparatorluğunhemen her yanında olduğu gibi ticaret ağırlıklı olarak Türk olmayankesimlerin elindeydi... Başta kale çevresi ve etekleri olmak üzere; kiremit çatılı yoksul evler,Anadolu kırsalının üzerinde çubuk ovasına doğru uzanıyordu…İşte şimdi bu yoksul kentin yurtsever insanları, gözlerini dikmiş; karserpintileri arasında uzanıp giden yolun ufkundan her an Mustafa KemalPaşa’nın gelmesini bekliyorlardı.Çankaya bağlarının batısında, Kırşehir yolu boyunca öbek öbekinsanlar toplanmışlardı. Seymenler geleneksel giysileri içinde, atlarının üzerlerindeydi.Bellerinde mavzerleri, ellerinde kılıçları ve kalkanları bulunuyordu. Çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın erkek; pür dikkat, kente uzaktan gelecekkonukları bekliyorlardı. Anlaşıldığı kadarıyla, ulusal örgütlerin çabaları halk üzerinde etkiliolmuş, insanlar işini gücünü bırakmış, Paşa’nın karşılanacağı bu noktayakoşmuşlardı.O güne kadar neler olmamıştı ki?Önce Mondros Bırakışması… Tam barış olacak diye beklenirken,Anadolu’nun dört bir yanında başlayan haksız işgaller ve katliamlar…Sultan-Halife’nin ve onun hükümetlerinin bezgin ve teslimiyetçipolitikaları… Sonra haksız işgallere karşı Anadolu’da göz göz oluşan Kuvay-ı Milliyegrupları… Ardından Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919 günü Samsun’açıkışı…28 Ocak 1920 tarihli Ulusal And; yani Misak-ı Milli… Ardından kongreler… Bu kongrelerde ulusal birlik ve bütünlük duygusunun vurgulanışı… Tam bağımsızlık kavramının öne çıkışı ve her türlü işgallere karşıdirenileceği kararı… Heyet-i Temsiliye denilen ulusal kurulun oluşturuluşu… Samsun’dan Amasya, Sivas ve Erzurum’a; oradan da yeniden Sivas veAnkara’ya yönelen Mustafa Kemal’in şimdi de yönü işte bu kırsal kent,Ankara’ydı…Ancak, niçin Ankara? Ankara’da ise 20. Kolordu bulunuyordu. Bu kolordunun başında da AliFuat Paşa bulunuyordu. Nazım Hikmet’in de dayısı olan Ali Fuat Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nınHarp Okulu günlerinden beri en sevdiği arkadaşlarından biriydi… Ankara’ya İngilizler ve Fransızlar da askeri birlik çıkarmışlar vekarargah kurmuşlardı. İzmir kanlı biçimde işgal edildiğinde, en önemlitepkilerden birisini Ankara göstermiş ve kentte bu olayı kınayan mitingleryapılmıştı. Ali Fuat Paşa ile de temasa geçen Mustafa Kemal Paşa, Heyet-iTemsiliye’nin Ankara’da çalışmalarını sürdürmesi konusunda görüş birliğinevarmıştı. Bu nedenle Ali Fuat Paşa Ankara’da ön hazırlıklar yapmış, Ankara’yagelecek Mustafa Kemal başkanlığındaki Heyeti Temsiliye üyelerininkonaklayacağı yerleri tek tek belirlemişti. Bir kurmay kafasıyla o, kimlerleiletişim ve ilişki kurulacağına dek ayrıntılı bir ön hazırlık yapmıştı. O günlerde İstanbul’da Meclis-i Mebusan’ın yeniden açılmasıgündemdeydi. Anadolu’dan da giden milletvekilleri, İstanbul’dakiçalışmaları sırasında, işte Heyet-i Temsiliye döneminde ortaya çıkankararları, İstanbul’daki mecliste anlatmak gibi bir amaçla çalışacaklardı. Heyeti Temsiliye başkanı olan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları da bugelişmeleri Ankara’dan izleyeceklerdi.18 Aralık günü Sivas’tan yola çıkan kurul, Kayseri, Kırşehir ve Karamanüzerinden ilerleyerek, 27 Aralık 1919 cumartesi günü öğleden sonra AnkaraDikmen sırtarına ulaştı. Yolculuk dokuz gün sürmüştü. Yolculuk sırasında Kayseri ve Mucur’a birer gün kalınmıştı. Heyet-iTemsiliye üç otomobille Ankara’ya gelmişti. Ankara’ya gelen kuruldaMustafa Kemal Paşa’nın yanı sıra Rauf Bey, Ahmet Rüstem, Yaver YüzbaşıCevat Abbas (Gürer), Mazhar Müfit (Kansu) ve Hakkı Behiç Beyler ileİbrühim Süreyya Bey (Yiğit), Dr. Refik (Saydam) ve Hüsrev (Gerede) Beyvardı. Kurulu Gölbaşı’nda Vali Vekili Yahya Galip (Kargı) Bey ile 20. KolorduKomutanı Ali Fuat Paşa karşıladı. Mustafa Kemal Paşa’yı ve yanındaki kurulu getiren otomobiller,kendilerini karşılayan kurulun önünde durdu. Mustafa Kemal Paşaotomobilinden indi ve karşılayan kişilerle görüştü. Daha sonra yanına Vali ve Ali Fuat Paşa’yı alarak, otomobiliyle vekendini izleyen diğer otomobillerle birlikte, kalacağı yer olarak ayarlanmışolan Ziraat Mektebi’ne doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada kent Paşa’nın gelişi onuruna adeta kaynıyordu. Bir yandandavullar ve zurnalar çalıyor; Dikmen tepelerinden hafızlar ezan ve salâtokuyorlardı.Köylerden birçok atlı ve kağnı arabaları gelmiş, bir şenlik havası içindekentlisi ve köylüleriyle Ankaralılar Mustafa Kemal Paşa’yı bağırlarınabasıyorlardı. Her tarafa “Geliyor!” diye tellallar çıkarılmıştı. Paşayı karşılamak için seçilen atlı alayı Ulucanlar’dan HacıbayramCamii’nin önünde toplanmış, dini tören yapılmış, yedi yüz piyade, üç binatlıdan oluşan bir Seymen alayını, Ankaralı dervişler izlemişti. Sonra esnaf, okul öğrencileri bu yürüyenleri izlemişlerdi. Dikmen tepelerine gelindiğinde ezanlar ve salatlar arasında,Kızılyokuş’ta kurbanlar kesilmeye başlandı…Karşılayanlar iki sıra halinde dizilmişlerdi.Paşa otomobilinden inerek hepsinin tek tek hatırını sordu ve ellerinisıktı. Daha ilerde, yedi yüz kadar zeybek giysisi içinde, ellerinde palalarlagençler vardı. Paşa bunlara yanaştı ve “Merhaba!”diye seslendi. Hepsi bir ağızdan “Sağol!” diye yanıt verdiler. Mustafa Kemal Paşa yeniden seslendi: “Arkadaşlar, buraya niçin geldiniz?”... Gençler yeniden yanıt verdiler: “Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik! And olsun!” Mustafa Kemal gene son kez seslendi: “Var olun!”...Ankara artık, Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın merkezi olmuştu…Bu gelişmeleri, başkent İstanbul basını nasıl değerlendirdi dersiniz?Bir kere Anadolu’daki bu gelişmeler onlar için bir eşkıyalık hareketiydi.Fitneciler ve din düşmanları onlara göre milletin arasına nifaksokuyorlardı… Şimdi; o dönemin aykırı yazarlarından Refik Halit (Karay) Bey’in osıralarda yazdığı şu satırlarına kulak verelim: “Merhaba Sivas kuzuları, Ankara keçileri!... Ağıla mı geldiniz? İttihatsürüsünden yeni çoban başı, Millet Paşası mı sizi seçip ayırdı? Tüylerinizikabartıp, boynuzlarınızı varaklayıp, sırtınızı kınalayıp sizi o mu hediyegönderdi? Boynunuzdaki tasmayı da o mu taktı? Kösemendiniz kimdir?Sivas’ın şu Karakeçisi mi? Yoksa Karaman “Kahraman” kuzusu mu? Niye koçAnkara’da kaldı? Âdeti uzaktan mı toslamaktır?”Mütareke basını buydu.Refik Halit Bey gibiler, Mustafa Kemal Paşa’ya “Milletin Paşası”,Ankara’da toplanan ulusçulara da “Ankara Keçisi, Sivas Kuzusu” derkenkendince küçümsüyor ve ulusal hareketi bir eşkıyalık hareketi olarakgöstermeye çalışıyorlardı.Ancak ulusun nefesi çoktan Ankara’da atmaya başlamıştı… İstanbul, ünlü şair Tevfik Fikret’in dediği gibi koyu bir sis altındaöbeklenmiş kapkaranlık bir sis altında çırpınıp duruyordu. O an, Ankara’da ortaya çıkan umut ışığı, bütün ulusu sarıp kavrayangür bir güneş gibi bütün yurt topraklarını ısıtmaya başlamıştı. Kemal Arı, 26.12.2014 |
Yorumlar
(0):
|
Yorum Ekle |
ADD Genel Merkez |
Alanya ADD |
Bursa ADD |
Bornova ADD |
Eskişehir ADD |
Kadıköy ADD |
Karşıyaka ADD |
Orhangazi ADD |
Severihisar ADD |
Seydişehir ADD |
Urla ADD |
Uzunköprü ADD |